ANALİZ - Balkanlar’ı karıştıran “non paper” olayının jeopolitik amaçları ne?

ANALİZ 21.04.2021, 10:34 21.04.2021, 12:41
ANALİZ - Balkanlar’ı karıştıran “non paper” olayının jeopolitik amaçları ne?

Son bir haftadır bölgede en çok konuşulan konu, Slovenya’nın Necenzurisano haber portalının yayınladığı ve bölgedeki sınırları değiştirmeyi, yeni sınırların çizilmesini öneren belge oldu. Popüler ismiyle belge “non paper” olarak biliniyor. Kimler tarafından yazıldığı hala açık değil. Sadece belgenin bir kısmının Macaristan’da yazılmış olduğuna inanılıyor. Belgenin olası menşei hakkında şimdilik tek tahmin bu.

Belgenin ana öncülü, Balkanlar’da eski Yugoslavya’nın dağılma sürecinin tamamlanmadığı ve bölgede istikrarın sağlanması için mevcut ulus sınırlarının alandaki etnik sınırlarla örtüşmesi ya da bölgedeki ulus sınırlarının oluşuturulma sürecinin tamamlanması gerektiği yönünde. Bu sürecin “doğal etnik sınırlarla” tamamlanmadığı taktirde, özelikle Türkiye’nin Bosna Hersek ve Kuzey Makedonya’da zaman içerisinde daha fazla nüfuza sahip olacağı endişesi ve uyarısı da yer alıyor.

Belgenin de vurguladığı gibi bölgede bazen tek bir milletin iki devleti (Arnavutluk ve Kosova örneği) ya da iki farklı siyasi oluşumu (Sırbistan ve Republika srpska örneği) olabiliyor. Özelikle Arnavut ve Sırpların ulusal devlet sınırları tamamlanmadığı için bu durumun uzun vadede bölgede istikrarsızlığa yol acabileceğine inanılıyor. Kısacası, Balkanlar’da ulus-devlet sınırlarının etnik habitat ile örtüşmediği taktirde bölgede uzun vadeli barışı beklemek imkansıza yakın.

Vurgulanması gereken bir gerçek de bu teorinin çok eskilere dayandığı ve son yayınlanan belgenin bu açıdan orijinal ve yeni bir fikir olmadığıdır. Uluslaşma sürecinin tamamlanması gerektiği teorisinin hem bölgede hem de yabancı güç merkezlerinde savunucuları modern tarih boyunca sayıca az değildi. Batı’da da Henry Kissinger ve Timothy Less gibi bu teorilerin savunucuları olmuştu.

“Non paper” olarak bilinen bu son belgelerin amacına gelecek olursak, bölgedeki birçok analist bu tip şüpheli belgeler ortaya çıktığı zaman bunun bir siyasi “spin” olduğuna inanmaya eğilimlidir ve bu sebepten belgenin menşei ve yazarı önemsiz görülüp hedeflerine odaklanır. Bu yüzden herkes bu belgenin menşeinden ziyade belgeyle nelerin amaçlandığını merak etmektedir. Belgede, Bosna Hersek ve Kuzey Makedonya odak nokta olduklarından, doğal olarak bu iki ülkenin en büyük güvenlik tehditlerinden şüphe ediliyor. Bu sebepten, Bosna Hersek bağlamında Sırbistan ve Hırvatistan, Kuzey Makedonya bağlamında ise Arnavutluk şüpheli durumuna düşüyor. Başka bir bakış açısına göre ise non papers olayı, geç kalmış aşılardan ve neredeyse iki senedir devam eden Kovid-19 salgını sırasında yaşanan birtakım skandallardan dikkati başka yere çekmek için Boşnak siyasiler dahil, bölgedeki siyasiler tarafından üretildi. Ayrıca, doğal olarak büyük güçlerin de bu işin içinde parmağı olabileceğinden şüphe ediliyor. Tahmin edilmesi zor değil, en başta Rusya’dan şüpheleniliyor.

Bu belgenin amaçlarını anlamak için bölgenin gündem siyasetinden uzaklaşmak gerekiyor. Gündemde olan “non paper” aslında son aylarda ortalığı karıştıran tek belge değil. Yakın zamanda bu tip “spinlerin” sayıca çoğalması bize birtakım mesajlar gönderiyor. Özelikle Orta ve Doğu Avrupa’daki aşırı sağ eğilimli merkezlerden gelmesi de bu açıdan şaşırtmamalı. Bilindiği gibi Orta ve Doğu Avrupa’daki milliyetçi-populist siyasetçilerin üzerinde gittikçe artan bir Kremlin etkisi var. Rusya’nın popülist Avrupalı siyasetçileri AB’yi zayıflatmak için kullandığı biliniyor. Diğer yandan, Viktor Orban ve Yanez Yanşa gibi isimlerin, ki bu gruba Hırvat Demokratik Birliği (HDZ) partisini de ekleyebiliriz, Brüksel’in ve genel olarak liberal düzenin güçlerinin etkisini kendi ülkelerinde sınırlamak için Rusya kartını kullandıkları da açık ve nettir. Özelikle Bosna Hersek ve bölge bağlamında son aylarda Orta ve Doğu Avrupa’dan gelen spinlerin arkasında Rusya’nın olduğunu da tahmin etmek zor değil. “Non paper” olayının arkasında Rusya ve Avrupalı milliyetçi-popülist unsurların olduğunu kabul edersek yaşanan skandallın daha da büyük açıklığa kavuştuğunu görmüş oluruz. Bu durumda akıllara gelen tek bir soru var: “Rusya bu belgeyle neyi hedefliyor?”

İlginçtir ki Rusya kendisini NATO ve ABD’ye karşı ne zaman tehdit altında hissetse Balkanlar’da bu tür spinler türemeye başlıyor. Benzer haberler, özelikle 2014 senesinde şaşırtıcı bir şekilde artış göstermişti. 2014’ten beri Kremlin’in ana stratejilerinden biri Balkanlar’ı Batı’ya karşı bir müzakere araçı haline getirmeye çalışmasıdır. Ancak bu konu da pek de başarılı olduğu söylenemez. Rusya’nın son aylarda NATO ve ABD tehditine karşı sıkışmış durumda kendini hissetmiş olduğunu işaret eden gelişmeler ise son günlerde Ukrayna sınırında askeri varlığını artırmasıdır. Kremlin, 2014’ten beri Ukrayna konusunda bu kadar radikal adımlar atmamıştı. Kremlin’in, Ukrayna’da radikalleşmesi aslında bir çaresizlik haykırışından başka bir şey değildir. Rusya’nın son Ukrayna çıkışları, ABD’nin artan etkisine karşı bir tepki hareketidir. Belki de ABD ve Rusya Ukrayna savaşını “dondurmaya” ve Ukrayna’yı “hiç kimsenin bölgesi” olarak tutmaya karar verdiler. Fakat hiçbir şekilde bu iki güç Kiev üzerinden etkisini artırmayı keseceklerini söylemedi. Savaş dondurulduğundan beri her iki taraf ülkenin içinde aktif bir şekilde hem propaganda hem de somut adımlar atmakta. Batı, bu konuda daha başarılı görülüyor. Ukrayna’da Batı etkisi ve Rusofobi, tehditvari artış gösterince Kremlin’de kuşatılmışlık etkisi de paralel olarak artmaya başladı. Diğer yandan, Belarus’da da benzer bir şekilde popüler protestolar dinmiyor. Kremlin’in propaganda aracı kabul etmek istemese de Rusya ve Lukaşenko rejiminin bu ülkede savunmada olduğu açık ve nettir. Rusya’nın iç siyasetinde de durum pek parlak değil. Navalny faktöründen dolayı hem ülke içinden hem de dışarıdan Kremlin’e karşı büyük eleştiriler geliyor. Dolayısıyla, hepsini hesaba katarsak 2014’ten beri Rusya kendini bu kadar tehdit altında hissetmemiştir.

Kendini çevrelemiş ve güvensiz olarak hissetiği için de Kremlin Batı’nın dikkatini başka bölgelere dağıtmaya çalışıyor. Bunu yapmak için en elverişli bölge ise Balkanlar. Rusya, “non paper” meselesini kendine yakın olan milliyetçi kanalları kullanarak bu sefer Batı’nın avlusu olarak görülen Balkanlar’da istikrarsızlık yaratmaya çalışıyor. Amaç, baskıyı hafifletmek ve Batı’yı kendi hinterlandı ile meşgul ederek kendi sınırlarındaki baskıyı hafifletmektir.

Her şeye rağmen Kremlin’in bu stratejisine karşı Balkanlar’da beklenen sonuç alınamadı. En radikalleri dahil, siyasetçilerin neredeyse hiçbiri bu planı destekleyeceğini söylemedi. Sırf siyasetçilerin söylemlerine inananarak hareket etmek naiflikten başka bir şey olmaz. Fakat, kendileri savaşa gireceğini söyleseler ve bunu gerçekten isteseler bile Balkan devletlerinin birbirleriyle savaşa girmeleri için ne askeri ne demografik ne ekonomik ne de diplomatik güçleri var. Ayırca, devletlerin hiçbirinin belgede önerildiği gibi “barış içinde ayrılmaya” da sıcak bakmadığı ortaya çıkmış oldu. Bir de özelikle büyük güçlerin böyle bir senaryoya hiçbir şekilde sıcak bakmadıklarını hesaba katarsak Balkanlar’da kimsenin kimseye savaş ilan edecek cesareti ya da gücü yoktur. Bu sebepten, “non paper” olayının sadece siyasi bir spinden ibaret kalacağı gün geçtikçe daha da fazla anlaşılmaktadır.

(Dr. Yahya Muhasiloviç, Uluslararası Saraybosna Üniversitesi (IUS) Uluslararası İlişkiler Bölümü'nde öğretim üyesi olarak çalışmaktadır. Aynı zamanda Balkanlar ve Türkiye üzerine çalışmalar yürütmektedir.)

Yorumlar (0)