Çavuşoğlu, Bosna basınına konuştu: "Desteğimiz tam"

Bosna Hersek 05.05.2021, 09:47 05.05.2021, 10:41
Çavuşoğlu, Bosna basınına konuştu: "Desteğimiz tam"
© AA

Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu, çeşitli temaslar için iki günlük resmi bir ziyaret gerçekleştirdiği Bosna Hersek'te ülkenin önde gelen gazeteleri Oslobodjenje ve Nezavizne Novine'ye birer mülakat verdi. 

Saraybosna merkezli Oslobodjenje gazetesine verdiği mülakatta Türkiye'nin bir Balkan ülkesi olarak Bosna Hersek'e verdiği desteği devam ettireceğini vurgulayan Çavuşoğlu, Banja Luka merkezli Nezavisne Novine gazetesine yaptığı açıklamalarda ise Bosna Hersek'le ikili ilişkilerin yanı sıra Sırbistan'la olan ilişkiler ve Saraybosna-Belgrad otoyolu projesine değindi. 

"Türkiye’nin Bosna-Hersek’in siyasi birliği ve toprak bütünlüğüne desteği tamdır"

Oslobodjenje: Türkiye Cumhuriyeti ile Bosna Hersek arasında diplomatik arşivler ve protokoller alanında işbirliğinin güçlendirilmesine ilişkin iki ülkenin bakanlıkları arasında yakın zamanda Antalya'da iki Mutabakat Zaptı imzaladınız. Sosyal ağlardaki resmi hesabınız aracılığıyla Bosna Hersek'in istikrarını ve bütünlüğünü desteklemeye devam edeceğinizi belirttiniz. Türkiye Cumhuriyeti ile Bosna Hersek arasındaki iş birliği alanında bundan sonraki adımlar nelerdir?

Çavuşoğlu: Sayın Turkoviç'le birlikte daha önce imzaladığımız, sizlerin de değindiği Bakanlıklarımız arasındaki işbirliğini ilerletecek iki önemli belgenin uygulamasına hemen başladık. Geride kalan sürede Bakanlıklarımızdan uzman heyetler pandemi nedeniyle çevrimiçi de olsa bir araya gelerek bu alanlardaki işbirliğimizin parametrelerini ele aldılar. Şimdi Bakanlıklarımız arasında tecrübe alışverişi sağlayabilmek için diplomat değişimine imkan verecek bir belge üzerinde çalışmaktayız.

Bunların dışında ülkelerimiz arasında enerji, kültür, spor, güvenlik gibi birçok alanda ikili anlaşmaların müzakerelerini sürdürmekteyiz. Bunları en kısa sürede tamamlayarak imzalamak istiyoruz. Keza, Bosna-Hersek'le karşılıklı ticaretimizin geliştirilmesi, bu ülkede yatırımlarımızın artırılması için de her türlü tedbiri almak için birlikte gayret gösteriyoruz.

Bosna-Hersek’le aramızdaki serbest ticaret anlaşmasına büyük önem veriyoruz. Bunun güncellenerek yeni sektörleri de kapsayan şekli kısa süre önce parlamentomuzda onaylandı ve önümüzdeki haftalarda yürürlüğe girecek. Yeni STA’nın da ikili ekonomik ilişkilerimize ivme kazandırmasını bekliyoruz.

Altyapı alanındaki çalışmalarımız ve bu bağlamda Saraybosna-Belgrad Otoyolu projesi bizim için çok öncelikli. Altyapı, sanayi yatırımları, eğitim, turizm ve gelecekte yenilenebilir enerji diğer işbirliği alanları olarak öne çıkıyor. Bosna-Hersek'in istikrar ve bütünlüğü için müreffeh bir toplumun inşasını ve ülkenin topyekün kalkınmasını elzem görüyoruz. Bu çerçevede, bütün imkanlarımızla Bosna Hersek'in yanında olmaya devam edeceğiz.

Oslobodjenje: Hırvatistan Cumhuriyeti'nin Bosna Hersek'teki rolünün önemini vurguladınız ve Türkiye Cumhuriyeti-Hırvatistan-Bosna Hersek üçlü mekanizmasını liderler seviyesine yükseltmeye karar verdiniz. Böyle bir karar ne anlama geliyor ve Bosna Hersek'e ne getirebilir? Güneydoğu Avrupa İşbirliği Sürecinin (SEECP) bir parçası mı? SEECP ülkelere ne gibi faydalar sağlıyor?

Çavuşoğlu: Bir Balkan ülkesi olarak Balkanlarda temel hedefimiz, bölgede barış ve istikrar ortamının korunması ve bölgenin refahının artırılmasıdır. Bu hem Türkiye’nin, hem bölge ülkelerinin, hem de Avrupa’nın geri kalanının çıkarınadır. Bu anlayışla bölge ülkeleriyle ilişkilerimizi pekiştirmeye çalışırken, bölge ülkeleri arasında da iyi ilişkilerin gelişmesine katkıda bulunmaya çalışıyoruz. Bunu yaparken de hiçbir ülkeyi dışlamayan “kapsayıcılık” ile bölgedeki sorunların çözümünde “bölgesel sahiplenme” ilkelerine özel önem veriyoruz. Bu anlayışla 2009 yılında Türkiye-Bosna-Hersek-Sırbistan ve 2010 yılında Türkiye-Bosna-Hersek-Hırvatistan Üçlü Danışma Mekanizmalarının kurulmasına öncülük ettik. Her iki mekanizma çerçevesinde Dışişleri Bakanları olarak birçok defa bir araya geldik. Belirttiğiniz üzere Türkiye-Bosna Hersek-Hırvatistan mekanizmasını da liderler seviyesine çıkartmaya hazırız. Bu sayede anılan mekanizmanın profilini yükseltmek ve somut işbirliği projelerini daha etkin bir şekilde hayata geçirmek istiyoruz. Somut projelerin hayata geçmesi, Saraybosna-Belgrad Otoyolu projesinde olduğu gibi hem bölgenin hem Bosna-Hersek’in çıkarına olacaktır.

Üçlü mekanizma girişimleri, Güney Doğu Avrupa İşbirliği Süreci’nin (GDAÜ) bir parçası değildir. Ancak, bölgesel girişimlerin birbirlerini desteklediklerini ve tamamladıklarını da unutmamak lazım. Biz bu anlayışla hareket ediyoruz. 13 bölge ülkesini bir araya getiren GDAÜ, üyelerin birlikte hareket edebildikleri, ortak işbirliği alanları geliştirebildikleri özel bir platformdur. Dolayısıyla tüm üye ülkelere birçok imkanlar sunmaktadır. Zaten böyle olmasaydı, 1996 yılından günümüze güçlenerek gelemezdi. Örnek vermek gerekirse, 2020 Haziran ayında üstlendiğimiz GDAÜ Dönem Başkanlığımız çerçevesinde, COVID-19 salgını sonrası dönemde sağlık alanında işbirliği; beyin göçü, insan kaynağı niteliğinin arttırılması, eğitim; bağlanırlık ve bölge içi altyapıların güçlendirilmesi; bölge içi ve dışı ticaretin arttırılması; göç yönetimi; gençlik, kültür ve turizm; güvenlik başlıkları altında katılımcıları biraraya getiren ve bu ortak konuları ele almalarına imkan tanıyan etkinlikler düzenledik. “Komşular Birlikte Görür” (Neighbours SEE Together) sloganıyla düzenlediğimiz bu çalışmalardan şüphesiz tüm üye ülkeler fayda sağlamıştır. 2021 Haziran ayında düzenleyeceğimiz Zirve toplantısıyla da tüm bu çalışmalarımızı değerlendireceğiz.

Özetle, Balkan ülkeleriyle yakın diyalog içinde, bölgenin barış ve istikrarına yönelik aktif politikamızı sürdüreceğiz.

Oslobodjenje: Türkiye, Sırbistan ile ilişkilerde de aktif: Bu konudaki ilerlemeden memnun musunuz?

Çavuşoğlu: Sırbistan ile ilişkilerimizin tarihin en iyi seviyesinde olduğunu söyleyebiliriz. Liderler arası yakın diyalog, üst düzey ziyaretler, karşılıklı güven ve pozitif gündemle ilişkilerimizi daha da ileri seviyelere getirme gayretindeyiz. Bunun Bosna-Hersek ve tüm bölgeye oldukça olumlu yansımaları olduğunu müşahede ediyoruz. Türkiye-Bosna Hersek-Sırbistan üçlü mekanizmasına ilaveten, tüm bölge açısından büyük kazanımlar vaat eden Saraybosna-Belgrad Otoyolu Projesi gibi büyük projelerde de bunun izlerini görebilirsiniz. Bu iyi ilişkilerin bir nişanesi olarak yakın zamanda Yeni Pazar’da bir Başkonsolosluk kurduk. Uygun bir vesileyle ilk fırsatta bunun da resmi açılışının yapılması öngörülüyor. Sırbistan’ın son dönemde yatırımcılarımıza sağladığı destek sayesinde yatırımlarımız da önemli ölçüde arttı. Bunların hepsini gerek ikili ilişkilerimiz gerekse bölgesel barış ve istikrar bakımından çok olumlu gelişmeler olarak değerlendiriyoruz.

Oslobodjenje: Bosna Hersek ve topraklarına yönelik artan saldırılar hususunda Türkiye Cumhuriyeti'nin tutumu nedir?

Çavuşoğlu: Bosna-Hersek’in veya herhangi bir ülkenin egemenliğinin veya toprak bütünlüğünün tartışılması dahi, yalnızca ilgili ülkenin değil, komşularının ve içinde bulunduğu bölgenin ve hatta kıtanın istikrarını tehlikeye sokar. Yani, Bosna-Hersek’i örnek alırsak, Balkanların ve hatta Avrupa’nın istikrarını tehlikeye atabilecek bir durumdan bahsediyor oluruz. Bir Balkan ülkesi olarak, Türkiye’nin Bosna-Hersek’in siyasi birliği ve toprak bütünlüğüne desteği tamdır. Bu desteğimizi her düzeyde ikili ve çok-taraflı tüm platformlarda vurguluyoruz.

Oslobodjenje: Ülkeniz Covid-19 salgınına karşı mücadelede Bosna Hersek'e aktif olarak yardım ediyor. Vatandaşlar için 30 bin doz aşı, polis teşkilatları için 10.000 doz aşı ve koruyucu ekipman bağışladınız. Türkiye'nin de pandemi nedeniyle büyük sorunlarla karşı karşıya olduğu göz önüne alındığında, Bosna Hersek'i desteklemeye devam etmeyi planlıyor musunuz?

Çavuşoğlu: Sayın Cumhurbaşkanımızın 2020 yılında Bosna-Hersek basınına verdiği yazılı mülakatta belirttiği gibi, Türkiye bağımsızlığından bu yana geçen sürede en sıkıntılı anlarında dahi Bosna-Hersek’i yalnız bırakmamıştır, asla bırakmayacaktır. 2014’deki sel felaketinde olduğu gibi, pandemi sürecinde verdiğimiz destekle de bunu bir kez daha somut bir şekilde göstermiş olduk sanırım.

“Girişimci ve İnsani” dış politikamız çerçevesinde benimsediğimiz sorumluluk sahibi, insan odaklı, vicdani ve ilkeli tutumuzu, salgın koşullarında dünya milletlerine yardım konusunda da sürdürdük. Salgın sürecinde dünyanın dört bir yanından aldığımız yardım taleplerini imkanlarımız ölçüsünde karşılamaya çalıştık.

Ancak tabiatıyla, tarihi, kültürel ve insani bağlarımız bulunan yakın coğrafyamızdaki kardeşlerimizin ihtiyaçlarını karşılamak üzere, ülkemiz devleti, milleti, özel sektörüyle seferber olmuştur. Bu kapsamda, Balkanlar'da bizim için çok müstesna bir yere sahip Bosna-Hersek'in iletmiş olduğu destek çağrısına da hemen yanıt verdik ve tıbbi malzeme ile koruyucu malzeme desteğinde bulunduk. Yabancı tedarikçilerden temin ettiğimiz aşılardan geçtiğimiz haftalarda Bosna-Hersek'e toplam 40.000 doz gönderdik. Bosna Hersek’e olan tıbbi malzeme ve aşı yardımlarımızın Bosna-Hersek halkının salgınla mücadelede yüklerinin hafifletilmesine katkı sağlamış olduğunu umuyoruz.

Aşı yardım ağımızı, yerli aşımız üretime girdiğinde genişletmeyi umuyoruz. İhtiyaç olduğu sürece ve imkanlarımız ölçüsünde tıbbi yardımlarımız da devam edecek. Diğer her alanda olduğu gibi, bu alanda da Bosna-Hersek'in yanında olmayı sürdüreceğiz.

Oslobodjenje: Bosna Hersek uzun zamandır Avrupa-Atlantik entegrasyonunu ve Avrupa Birliği ile NATO yolunu seçti. Türkiye bunu her zaman destekledi. Rusya ise tam aksine, kısa bir süre önce Bosna Hersek’in NATO yoluna devam etmesi durumunda net bir tehdit iletti: Ülkeniz Rusya'nın bu tutumuna nasıl bakıyor?

Çavuşoğlu: Farklı ülkelerin, bir konuya birbirlerinden farklı bakışları olabilir. Ama biz Bosna-Hersek’le ilgili olarak, Bosna-Hersek’in aldığı kararları esas alıyoruz. Bosna Hersek’in, Avrupa-Atlantik ve Avrupa kurumlarına ilişkin işbirliği ve entegrasyon süreçleri, Bosna Hersek’in egemen kararları doğrultusunda ilerlemektedir.

Türkiye, bir NATO Müttefiki ve AB’yle üyelik müzakereleri sürdüren bir ülke olarak, Bosna Hersek’in anılan kurumlarla işbirliğinin ve devamında entegrasyonunun, Bosna Hersek’in ve bölgenin istikrarı açısından önem taşıdığını, bunun hiç kimseyi rahatsız etmemesi gerektiğini değerlendirmekte ve desteklemektedir.

Oslobodjenje: Türkiye bir NATO üyesidir, ancak AB üyeliği süreci ilerleme kaydetmiyor. Beklentileriniz nedir?

Çavuşoğlu: Biz her zaman AB ile ilişkilerimizi, tam üyelik perspektifiyle, somut ve olumlu bir gündem temelinde geliştirmeyi samimi biçimde arzu ettik. Gerginliğin azaltılması ve diyalog kanallarının açılması için çabaladık.

Mart ayındaki AB Zirvesi’nde kabul edilen kararlarla, AB de olumlu yönde iradesini ortaya koydu ve bazı öneriler sundu. Aynı zamanda, bazı koşullar getirdi ve somut adımların atılması için Haziran ayındaki Zirveyi işaret etti. Biz, Haziran ayına kadar beklenmesine gerek bulunmadığını, olumlu gündemin unsurlarına dair somut adımların biran önce atılabileceğini düşünüyoruz. Aksi halde yakalanan ivme kaybedilebilir.

AB Konseyi Başkanı Michel ve Komisyon Başkanı von der Leyen’in, 6 Nisan’da ülkemize yaptıkları ziyaret, yararlı ve verimli geçmiştir. Salgın koşullarına rağmen iki AB liderinin, ülkemizi birlikte ziyaret etmelerinin taşıdığı mesajın farkındayız. Pek çok konuyu ele aldık bu ziyaret sırasında. Önümüzdeki dönemde de yine bazı üst düzey ziyaretler planlanmaktadır.

Bugün AB ile ilişkilerimizde yeni bir dönem başlatmak için önümüzde bir fırsat mevcuttur. Ancak, bu sadece Türkiye’nin çabalarıyla gerçekleşemez. Her iki tarafın da karşılıklı olarak çaba göstermesi ve adım atması gerekir. Bazı AB üyelerinin ülkemizle olan sorunlarını AB gündemine taşıması, üyelik dayanışması ve veto hakkını kötüye kullanarak Türkiye- AB ilişkilerine zarar vermesi doğru bir yaklaşım değildir. Bunu bazı diğer aday Balkan ülkelerine karşı da gördük ve bugün de görüyoruz.

AB’den temel beklentimiz Türkiye’nin üyelik perspektifinin güçlendirilmesidir. Gümrük Birliği’nin güncellenmesi çalışmasına başlanması, üst düzey işbirliği ve istişare mekanizmalarımıza yeniden işlerlik kazandırılması, Türk vatandaşlarına vize serbestisi sağlanması, göç işbirliğimizin yeni gerçekler ışığında gözden geçirilmesi, başta terörizmle mücadele olmak üzere güvenlik işbirliğimizin güçlendirilmesi arzumuzdur. Bunların gerçekleştirilmesi, sadece Türkiye’nin değil AB’nin de yararınadır. Türkiye-AB ilişkilerinin kötüye gitmesi kimseye fayda getirmez.

"Bölgenin birtakım ülkelerin ya da aktörlerin rekabet alanı olmasını da arzu etmiyoruz”

Dışişleri Bakanı Çavuşoğlu, Nezavisne Novine'ye verdiği mülakatta ise Türkiye'nin tarihi, kültürel ve coğrafi açıdan bir Balkan ülkesi olduğunu vurgulayarak  bölgenin barış ve refahına büyük önem atfettiğini ve "Bölgenin birtakım ülkelerin ya da aktörlerin rekabet alanı olmasını da arzu etmediğini” ifade etti. 

Nezavisne Novine: Türkiye ile Bosna Hersek arasındaki ilişkileri nasıl değerlendiriyorsunuz?

Çavuşoğlu: Türkiye ve Bosna-Hersek ilişkilerinin mükemmel seviyede olduğunu söylemek mümkündür. Hem devlet düzeyindeki, hem de vatandaşlarımız arasındaki bu ilişkilerimiz köklü bir tarihsel ortaklıktan ve dürüst ve samimi bir yaklaşımdan güç alarak şekillenmiş ve bugünlere ulaşmıştır.

Türkiye dinamik bir ülke, biz de dinamik bir anlayışla hareket ediyoruz. Bu sebeple, Bosna-Hersek’le ilişkilerin çok daha ileri noktalara taşınabileceğine inanıyoruz ve bunun için çabalıyoruz.

Bu anlayışla iş çevrelerimizi Bosna-Hersek’te istihdam olanakları yaratmaya, farklı alanlarda yatırımlar yapmaya ve Bosna-Hersek’in geleceğine pozitif katkıda bulunmaya teşvik ediyoruz. Ticaretimizi geliştirmek için tedbirler alıyoruz.

Gerek ekonomik gerek kültürel, gerekse kalkınmaya yönelik kurumlarımızla Bosna-Hersek’te güçlü bir mevcudiyet gösteriyor, birlikte, müreffeh bir gelecek inşa etmek için gayret gösteriyoruz.

Sonuçta hem Türkiye, hem Bosna-Hersek aynı coğrafyanın çocukları, bizler “komşuluk” anlayışıyla şekillenmiş ülkeleriz. Zamanı geldiğinde kara gün dostu olur, zamanı geldiğinde mutluluklarımızı paylaşırız. 2014'teki sel felaketinde hemen yardıma koşmamız da, Covid-19 salgınına karşı elimizdeki koruyucu ve tıbbi malzemeler ile aşıları Bosna Hersek'le paylaşmamız da hep bu anlayışımızın ürünleridir.

Bu sebeple, Bosna-Hersek’in siyasi birliği, toprak bütünlüğü ve kalkınması ülkemiz için hem samimi bir dost olarak, hem de komşu olarak paylaştığımız coğrafyanın istikrarı için çok önemli.

Görüldüğü gibi Türkiye-Bosna Hersek ilişkileri samimi bir yaklaşımla, iki devlet arasındaki doğal bir ilişki şeklinde geliştiği kadar, ortak bir tarihi paylaşmak ve aynı coğrafyanın çocukları olmak gibi hususlardan da besleniyor.

Dolayısıyla, Türkiye ile Bosna-Hersek arasındaki ilişkiler hem tarihi, hem kültürel, hem de ekonomik ve ticari olarak çok zengin bir geçmişe ve gelecek potansiyeline sahip; aynı zamanda da, köklü, güçlü ve her daim gelişmeye açık.

Nezavisne Novine: B-H Devlet Başkanlığı liderliğindeki heyet kısa bir süre önce Ankara'yı ziyaret etti. Özellikle Saraybosna-Belgrad karayolu söz konusu olduğunda akdedilen anlaşmalar nasıl gerçekleştiriliyor?

Çavuşoğlu: Bildiğiniz üzere, Bosna-Hersek Devlet Başkanlığı Konseyi üyelerinin 16 Mart tarihli Türkiye ziyaretleri vesilesiyle, ülkelerimiz arasında, Saraybosna-Belgrad Otoyolu Projesi için önem taşıyan Altyapı ve İnşaat Projelerinde İşbirliği Anlaşması imzalandı. (Anlaşmanın her iki ülkedeki onay süreçleri devam ediyor.)

Türkiye olarak, Saraybosna-Belgrad Otoyolu Projesi'ne önayak olmaktan büyük memnuniyet duyuyor ve projenin ilerleyişini yakinen takip ediyoruz. Bosna-Hersek ile Sırbistan’ı birbirine bağlayarak Balkan ülkeleri arasındaki bağlanabilirlik imkanlarını artıracak iki güzergahtan oluşan bu proje, Türkiye-Bosna Hersek-Sırbistan arasındaki üçlü işbirliğinin ürünüdür.

Bu birliktelikte ortak hedefimiz, Bosna-Hersek'in yalnızca bölge ülkeleriyle değil Avrupa Birliği ülkeleriyle de olan sosyal ve ekonomik bağlarını güçlendirmesi ve çok daha hızlı entegre olmasıdır. Sayın Dodik'in son derece isabetli ifadesiyle bu otoyol, Balkanların Yeni Kalbidir.

Sayın Cumhurbaşkanlarımızca temel taşının konduğu Ekim 2019'dan bu yana, pandemidenkaynaklı birtakım yavaşlamalar görülmüşse de projenin ilerleyişi devam etmektedir. Bu kapsamda, Sırbistan'da kalan kısma dair inşaat çalışmalarının sürdüğünü biliyoruz. Bosna-Hersek bağlamında ise bir ring şeklinde hayata geçirilecek proje kapsamında gerek kuzey güzergahının, gerek güney güzergahının inşaatına dair teknik çalışmaların sürmekte olduğunu memnuniyetle takip ediyoruz.

Türkiye olarak her zaman ve her koşulda yanında olduğumuz Bosna-Hersek için önemli olan bu projenin mümkün olan en kısa zamanda tamamlanması konusundaki mevcut desteğimizi sürdüreceğiz.

Nezavisne Novine: Son haftalarda Bosna Hersek ve Balkanlar'da olası sınırların yeniden çizilmesi ve Balkanlar'daki ilişkilerde değişikliklerle ilgili çeşitli gayriresmi belgelerden (non-paper) bahsedildiğini duymuşsunuzdur. Türkiye buna nasıl bakıyor?

Çavuşoğlu: Kimsenin sahiplenmediği sözkonusu kağıdı meşhur etmeye gerek yok. Türkiye olarak Bosna-Hersek’in siyasi birliğini ve toprak bütünlüğünü başından beri güçlü şekilde destekledik; bu tutumumuzu devam ettireceğiz. Dünya tarihine bakıldığında, sınırları tartışmaya açmaya çalışmanın daha büyük sorunlara yol açtığını görüyoruz. Bir NATO üyesi ve AB ile üyelik müzakereleri yürüten bir ülke olarak, Balkan ülkelerinin ve Bosna-Hersek’in kendi talepleri çerçevesinde bu iki kuruma katılmalarını açık bir şekilde destekliyoruz. Anılan kağıtta Türkiye’nin istikrar bozucu bir unsur gibi gösterilmesi, kağıdı piyasaya sürenlerin art niyetle hareket ettiklerinin bir başka göstergesidir.

Ülkeleri veya ulusları bölme senaryoları yerine bölge ülkeleri içindeki ve arasındaki mevcut sorunların diyalog yoluyla çözümüne odaklanmamız gerekiyor. Bölgenin birtakım ülkelerin ya da aktörlerin rekabet alanı olmasını da arzu etmiyoruz. Balkan ülkelerinin Avrupa entegrasyon perspektifini kaybetmemesi gerekiyor. Bu konu bölgenin geleceği açısından hayati önem taşıyor. Maalesef AB Kuzey Makedonya ve Arnavutluk’a fiilen üyelik müzakerelerine başlamaları için kesin tarihi henüz veremedi, AB’nin bu yönde cesaretlendirici adımlar atmasına ihtiyaç var.

Nezavisne Novine: Türkiye, son yıllarda Balkanlar'da çok aktif ve Belgrad ile Saraybosna arasındaki ilişkileri iyileştirmek için çeşitli girişimleri oldu. Çok taraflı görüşmelerden bahsediliyor, bu konuda bize ne söyleyebilirsiniz?

Çavuşoğlu: Türkiye Balkanların ayrılmaz bir parçasıdır. Coğrafi, sosyal, tarihi ve kültürel olarak bir Balkan ülkesidir.

Balkanlarda temelhedefimiz, bölgede barış ve istikrar ortamının korunması ve bölgenin refahının artırılmasıdır. Bu hem Türkiye’nin, hem bölge ülkelerinin, hem de Avrupa’nın çıkarınadır.

Bu temel hedefimiz doğrultusunda hareket ederken de, hiçbir ülkeyi dışlamayan “kapsayıcılık” ile bölgedeki sorunların çözümünde “bölgesel sahiplenme” ilkelerine özel önem veriyoruz. Bu anlayışla 2009 yılında Türkiye-Bosna-Hersek-Sırbistan ve 2010 yılında Türkiye-Bosna-Hersek-Hırvatistan Üçlü Danışma Mekanizmalarının kurulmasına öncülük ettik. Her iki mekanizma çerçevesinde Dışişleri Bakanları olarak birçok defa bir araya geldik. Türkiye-Bosna-Hersek-Sırbistan mekanizması çerçevesinde liderler seviyesinde de toplantılar yapılmaktadır. Bu mekanizmalar aracılığıyla bölgesel diyaloğu geliştirmeye ve Saraybosna-Belgrad otoyolu gibi somut projeleri hayat geçirmeye çalışıyoruz.

Bölgesel işbirliği platformlarıbağlamında, 13 Balkan ülkesini bir araya getiren tek platform olan Güneydoğu Avrupa İşbirliği Süreci’ne (GDAÜ) de özel önem veriyoruz. GDAÜ Dönem Başkanlığını 2020 Haziran ayında üstlendik. Ülkemizin ev sahipliğinde 2021 yılının Haziran ayında gerçekleştirilecek Zirve aynı zamanda GDAÜ’nün kuruluşunun 25. yıldönümüne denk gelecektir. Dönem Başkanlığı sloganımız “Komşular Birlikte Görür” (Neighbours SEE Together) olmuştur.Komşuların karşı karşıya oldukları birçok sorun, COVID-19 veya beyin göçü örneğinde olduğu gibi, ortaktır. Dönem Başkanlığı önceliklerimiz olarak belirlediğimiz COVID-19 salgını sonrası dönemde sağlık alanında işbirliği; beyin göçü, insan kaynağı niteliğinin arttırılması, eğitim; bağlanırlık ve bölge içi altyapıların güçlendirilmesi; bölge içi ve dışı ticaretin arttırılması; göç yönetimi; gençlik, kültür ve turizm; güvenlik başlıkları altında katılımcıları biraraya getiren ve bu ortak konuları ele almalarına imkan tanıyan etkinlikler düzenledik.

Balkan ülkeleriyle yakın diyalog içinde, bölgenin barış ve istikrarına yönelik aktif politikamızı sürdüreceğiz.

Nezavisne Novine: Türkiye, Bosna Hersek’teki Yüksek Temsilci'nin olası değişikliğine ve bir Alman adayın gelmesine nasıl bakıyor?

Çavuşoğlu: Bosna-Hersek’te Dayton Barış Anlaşması çerçevesinde tesis edilmiş bulunan uluslararası gözetimin kaldırılması için belirlenmiş şartları içeren “5+2 Gündemi” tamamlanana kadar Yüksek Temsilcilik Ofisi’nin varlığının sürdürülmesi gerektiğini düşünüyoruz. Dolayısıyla, Yüksek Temsilci’nin kim olduğundan ziyade, Yüksek Temsilcilik Ofisi’nin Bosna-Hersek’in istikrarına katkıda bulunmaya yönelik çalışmalarının devamı önemlidir.

Diğer yandan, ChristianSchmidt’in Yüksek Temsilcilik görevine gelmesi hususunauzlaşma sağlanabildiği ölçüde olumlu bakıyoruz. Schmidt'in göreve gelmesi halinde, Avrupa ile entegre, barışçıl ve işler bir devlet yapısına sahip Bosna-Hersek hedefine yönelik çalışmalara katkı sağlamasını temenni ediyoruz.

Nezavisne Novine: Türkiye, Barış Uygulama Konseyi'nde önemli bir ülkedir. Dayton Anlaşmasına, olası anayasa değişikliklerine ve seçim yasasına nasıl bakıyorsunuz?

Çavuşoğlu: Ülkemiz Bosna-Hersek’in egemenliğine, siyasi birliğine ve toprak bütünlüğüne güçlü biçimde destek vermeye devam edecektir.

Bu temel prensipler çerçevesinde Bosna-Hersek’in gelişmesi ve ilerlemesi için atılacak tüm adımlar, Bosna-Hersek’in samimi bir dostu olarak ülkemiz tarafından memnuniyetler karşılanacaktır.

Dayton Barış Anlaşması, o günün şartlarında Bosna-Hersek’e (aslında hiçbir zaman yitirilmemiş olması gereken) barışı geri getirmiştir. Diğer yandan, gerektiğinde tüm tarafların mutabakatıyla bugünün şartlarına göre iyileştirmeye de açık olmalıdır.

Olası Anayasa değişiklikleri ve Seçim Kanunu değişiklikleri de, her şeyden önce Bosna-Hersek’in iç uzlaşısıyla hayata geçirmesi gereken hususlardır.

Biz gerek Barışı Uygulama Konseyi Yönetim Kurulu’nun bir üyesi olarak, gerekse bölge ülkesi olarak bu alanlarda yapılacak değişiklikleri Bosna-Hersek’in gelişmesine, ülkedeki uzlaşıya, demokratik kurumların işlerliğine ve istikrara katkıda bulunacağı ölçüde tabiatıyla destekler, bunlara olumlu bakarız.

Nezavisne Novine: Koronavirüs salgını durulmuyor, Türkiye Bosna Hersek’e ve Balkanlar'a nasıl yardım edebilir?

Çavuşoğlu: Türkiye, dış politika gündemindeki tüm meselelerde benimsediği, sorumluluk sahibi, insan odaklı, vicdani ve ilkeli tutumu salgın koşullarında dünya milletlerine yardım konusunda da benimsemiştir; bu kapsayıcı bakış açısıyla salgın sürecinde dünyanın dört bir yanından aldığımız yardım taleplerini imkanlarımız ölçüsünde karşılamaya çalıştık.

Ancak tabiatıyla, tarihi, kültürel ve insani bağlarımız bulunan yakın coğrafyamızda ortaya çıkan ihtiyaçlar milletimizde daha fazla hassasiyet yaratıyor. Ülkemiz bu ülkelerdeki kardeşlerimizin ihtiyaçlarını karşılamak üzere devleti, milleti, özel sektörüyle seferber olmuştur. Bu bölgelerin başında da hiç şüphesiz Balkanlar gelmektedir. Bu kapsamda, Balkanlar'da bizim için çok müstesna bir yere sahip Bosna-Hersek'in iletmiş olduğu destek çağrısına da hemen yanıt verdik ve tıbbi malzeme ile koruyucu malzeme desteğinde bulunduk.

Kendi aşımız henüz kullanımda olmamasına rağmen, yabancı tedarikçilerden temin ettiğimiz aşılardan geçtiğimiz haftalarda Bosna-Hersek'e toplam 40.000 doz gönderdik.

Bosna Hersek’e olan tıbbi malzeme ve aşı yardımlarımızın Bosna-Hersek halkının salgınla mücadelede yüklerinin hafifletilmesine katkı sağlamış olduğunu umuyoruz.

Aşı yardım ağımızı, yerli aşımız üretime girdiğinde genişletmeyi umuyoruz. İhtiyaç olduğu sürece ve imkanlarımız ölçüsünde tıbbi yardımlarımız da devam edecek. Diğer her alanda olduğu gibi, bu alanda da Bosna-Hersek'in yanında olmayı sürdüreceğiz.

Yorumlar (0)